MEDENİYETLER VE KADININ KONUMU

 


Bir medeniyeti değerlendirmek için kadınlara nasıl davranıldığına, ne derece yetki, iş ve özgürlük verildiğine bakmak gerekmektedir. Tarihi incelediğimizde kadınların gerçek tarihinin karanlıktan aydınlığa giden bir yol değil, engebeli ve dikenli, iniş çıkışları olan yollar olduğunu görürüz. İnsan tarihinin bilinen ilk yerleşkelerinden biri olan Çatalhöyük ile medeniyetleri incelemeye başladığımızda agresif eşitlik kavramı ile tanışıyoruz. Hiçbir hiyerarşinin ve kadın-erkek biyolojisinin belirlediği toplumsal cinsiyet rollerinin olmadığı Çatalhöyük’ü arkeolojik olarak incelediğimizde burada gördüğümüz şey birbirinin aynısı evler olacaktır. Toplulukta yaşayan herkes aynı tip evlerde oturup, aynı şekilde beslenir ve biyolojik olarak birbirine bağlı akrabalar gibi yaşardı. En önemli arkeolojik buluntulardan biri olan Oturan Tanrıça, Çatalhöyük’te tanrının erkek değil kadın olduğunu gösterir ve bereketi, zenginliği, doğayı simgeler.

 Sümerler’e geçtiğimizde tarımın ilerlemesiyle birlikte bu agresif eşitlik ortadan kalksa da yine de kadınla erkeğin aynı güç ve statüye sahip olduğunu, kadınlar için iş dünyasında bir sınırlama bulunmadığını, boşanma haklarının olduğunu, eğitimde erkeklerle eşit olduğunu görüyoruz. Taa ki Akad’lı Büyük Sargon burayı fethedene kadar…

Akadlılarla birlikte kadınların sahip oldukları özgürlükler ellerinden alındı, güç ve kamusal alandaki mevkilerinden çıkarıldı, her konuda eşitsizlik hakim oldu. Mezopotamyalı kadınlar gittikçe daha da görünmez olurken babasının tahtının ardındaki gücün farkında olan bir ses yükseldi: Enheduana. Dünyanın ilk ismi bilinen yazarı olan Enheduana edebiyat eserlerinde kendisine güvenini gösteren ‘’Ben Enheduana!’’ vurgusu yaparak sadece kendini bizzat belirten ilk kadın değil aynı zamanda ilk yazardı da. Kadınlarının tarihinin karanlıktan aydınlığa giden bir yol olmadığını söylemiştim ve şimdi karanlık olan yoldan daha karanlık olanına, hepimizin bildiği Hammurabi kurallarının uygulandığı Babil İmparatorluğuna geçiyoruz:

‘’Eğer bir kadın sırası gelmeden konuşursa ağzına taşla vurulup dişleri sökülecektir’’ ….

Kadınların ticaret yapmaları yasaktı, bekaret evlilik için aranan ilk şarttı. Tecavüze uğrayan kadının babası başlık parası alma hakkını kaybediyordu çünkü Babil halkına göre kadın artık ‘’kusurlu mal’’ konumuna düşmüştü. Kısacası kadınların vücudu üzerine yorum yapma gücü erkeklere sağlanmıştı.

Hammurabi kuralları kadınların ekonomik ve cinsel özgürlüklerine bir saldırı olsa da kadınların mülklerini kontrol edebilme haklarının yasalarla güvenceye alınmasıyla bireysel olarak ‘’kadın’’ tanınmıştır.

Gelin kadınların statüleri bu kadar düşmüşken, yerin daha da dibine sokan medeniyet Asurlularla tanışalım.

Asur kurallarında itaatsizliğin bedeli Hammurabi kurallarına göre çok dağa ağırdır. Örneğin ceza olarak bir tecavüzcünün karısı da tecavüze uğrardı…

Asurlulara göre tesettür bir sınıf göstergesiydi. Evli ve dul kadınların başını kapatmadan sokağa çıkması yasakken ‘fahişelerin’ başını kapatması yasaktı. Eğer bir fahişe örtünürse görüldüğü yerde tutuklanabilirdi.  Kısacası erkek iktidara takıntılı Asurlular, erkek baskısının kanunlarla  korunduğu zalim bir toplumdu.

Göçebe kültüründe ise kadınların ne kadar merkezde olduğunu kanıtlayan binlerce mezar keşfedildi. Arkeolojik çalışmalarda mezarlarda çıkan eşyalar bizlere çok şey anlatır. Örneğin İskitlilerin mezarlarını incelediğimizde, kadınlara ait süs eşyaları, mücevheratların yanında iş aletleri ve silahlar da bulunduğunu görüyoruz. Göçebe toplumlarda kadının değeri birinin malı olmaktan, oğlan doğurmaktan çok öteye; yetenekleri ve topluma olan katkıları ile ölçülmeye gitmiştir.

Bize öğretilen tarih algısına, kadınları dışlayan dünya tarihine inat kadınlar bu topraklarda bilinenden daha uzun süre mücadele ettiler, ediyorlar. Kadın tarihi karanlıktan aydınlığa giden dümdüz bir yol değildi ve olmayacak fakat biz kadınlar bu yolda haklarımız uğruna savaşacağız.

Yorumlar

  1. Hocam onu bunu boşverde doğalgaz faturası yüksek gelince ne yapmalıyız

    YanıtlaSil

Yorum Gönder